27 Kasım 2013 Çarşamba

KARDES KISKANÇLIGI




KARDEŞ KISKANÇLIGI

"Kardeş kıskançlıklarının temelinde anne ve babanın ilgi ve sevgisinin bölünmesi korkusu yatmaktadır. Yeni doğan kardeş, büyük çocuk için adeta bir kumadır. 

Yani, anne ve babanın ilgi ve sevgisini artık yeni doğanla paylaşmak zorundadır.  O ana kadar anne ve babanın ilgi odağı olan kişi kendi olmuştur.

Çocuk, yeni doğan kardeşine karşı  sevgi ve nefret arasında gidip gelir. Aslında onu sevmesi ya da sevmek zorunda olması çevre ve anne, baba tarafından çocuğa benimsettirilmiş gibidir. Küçük kardeşini sevmediğini söylerse, anne, baba ve çevre tarafından ayıplanacak, eğer sevdiğini söylerse en büyük alkışı o alacaktır.

O zaman alkışı almak  için kendini zorlar. Anne ve babasına da bu durumu ispatlamaya çalışır. Taşıyamayacak olsa da kardeşini kucaklayıp taşımak için ısrar eder, ağlayınca ilk önce o koşar. Elbette ki anne ve babası onun bu davranışlarını beğenecek ve onurlandıracaktır, başka türlü olamaz.

Sevgisi o kadar taşmaktadır ki küçük çocuğu eline alır, sıkıştırır ve küçük çocuk ağlamaya başlar. Anne ve baba onu bu davranışı nedeniyle azarlar.  Oysa ki sadece küçük kardeşini ne kadar sevdiğini onlara ispatlamak istemiştir ama nafile.

Artık anne ve babasına yaranamamaktadır ve adeta bu dünya kardeşi ve kendi için dar gelmeye başlamıştır. İşte o zaman kıskançlık duyguları kabarmaya başlar. Artık ateşkes bozulmuştur ve savaş ilan edilmiştir."

Çocuklar karşılaştırılmamalı

"Öncelikle her iki kardeş arasında mukayese yapmamak gerekmektedir. Her çocuk farklı özelliklerde, farklı yeteneklerde, farklı bireylerdir.
 Anne ve baba her iki çocuğa da sevgilerini göstermelidirler. Bazen ebeveynler çocukları aralarında paylaşırlar. Örneğin, anne yeni doğanla, baba büyük çocukla ilgilenir. Bu tutum da doğru değildir.


Kardeş hakkında bilgi verilmeli

Yeni doğan dünyaya gelen bebekle ilgili büyük çocuğu bilgi verilmelidir.
"Onun değerli ve işe yarar hissetmesini ve ağabey, abla olduğunun bilincine varmasını sağlayacaktır. Bazı anne ve babalar, çocuk yardım etmek istediğinde beceremeyeceğini düşünerek çocuğu engeller ya da gereksiz yere azarlarlar.

 Bu gibi tutumlar, çocuğun benlik saygısını zedeleyecek ve yalnızlığa sürükleyecektir. Çocuğu yeni doğan karşısında onurlandırmak gerekmektedir."

Önemli olan takım ruhu yaratmak

Psikologlar her iki çocuğu alarak birlikte oyunlar oynamanın, hep birlikte bir yere gitmenin birlik ve beraber olma duygusunu pekiştirdiğini ve kardeşlerin takım ruhu hissetmelerini sağladığını ifade ederler.

"Bu şekilde rekabet azalacaktır. Küçük kardeş büyüdüğünde, yürümeye başlayıp, konuştuğunda daha büyük kavgalar çıkabilecektir. Bu kavgalarda anne ya da babanın hakem konumunda olması kavgayı kızıştırabilir. Çocuklar kavga etmeye başladıklarında kozlarını kendi aralarında paylaşabilmeleri için bırakmak gerekmektedir.
 Birbirlerini şikayet ettiklerinde net olarak "Şikayet etmek yok!" denilebilir.
Ancak asla bir çocuktan yana olunmamalıdır.

Daha sonra bunları birbirlerine anlatmaktan keyif alacaklardır. Kıskançlık doğal bir duygudur. Anne ve babanın kardeşler arasındaki bu duyguyu reddetmek yerine kabullenip, onları anlamaya çalışması çocukları rahatlatır ve güvenli bir ortamda hissetmelerini sağlar."

ÖNERİLER

*Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır.

*Çocuğa somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek kadar seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar.

*Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez.

*Anne baba aralarında işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar.

*Anne babanın çocuğa kardeşin doğdu ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da ancak çocuğa zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur.

*Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini yitirmeyecektir.

* Yeni doğan bebeğe aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır.

*En iyi niyetli misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da  ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.

* Bebek için söylenen "Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.
Bebeğe sürekli "bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. • Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.

*Kıskanmasın diye çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir.

*Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır.

*Çocuk kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.)

*Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışın; "Anne, hep bebekle ilgileniyorsun." "Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?" demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor." diyerek "Hayır, hiç hoşuma gitmiyor." diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz.

*Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.

*Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.
Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.

*Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.

*Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun "Ahmet'lere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil" şeklinde gösterdiği tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona vurduğun için Ahmet'lere sadece ağbin gidebilir" biçiminde bir yaklaşım uygun olabilir.

*Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği şeyler konusunda onu zorlanmamalıdır.

*Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.

*Anne-baba çocukla mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak hissedecektir.

*Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratın.
Çocukların kavgalarında hakem rolünü almayın. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.

*Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi "mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek gerekir.

* Kim başlattı sorusunu sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıdır.

* Çocukların kavga etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir.

*Kardeş çatışmasına engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır.

* Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar.


Yeşilköşk Çocukevi

5 Kasım 2013 Salı

3 YAŞ OLUYORUM






BEN 3 YAS  OLUYORUM




  Bebeklikten çıktığım, giderek daha az bencil olduğum ve anneme bağımlılığımın azaldığı üç yaşıma giriyorum. Anneme yardım etmek onunla alışverişe gitmek, oyun oynamak beni çok mutlu eder.

  Yaşıtlarımla oyun oynamaya başlarım. Yalnız oyun oynamaktan grup oyunlarına geçerim. Daha sabırlı olmayı ve beklemeyi öğrenirim. Kendime güvensizlik hissim ve bundan doğan tedirginliğimin yerine özgüveni yüksek ve rahat davranan biri olmaya başlarım.


  Hayal ile gerçeği artık ayırt edebilirim. Hayal gücüme bağlı yeni deneyimler edinir, hayali bir arkadaşla oyun oynar bazen kendim olmak yerine başkasının rolüne geçerim.


  Çevremde olup bitenleri, bana söylenenleri daha iyi anlayabildiğim için kurduğum ilişkilerde daha başarılıyım.


  Konuşmam daha anlaşılır olacağından isteklerimi ve duygularımı daha iyi anlatabilirim.

Soru çağımın bittiğini zannediyorsanız yanılıyorsunuz sorularım artarak devam edecek ki ben de yeni şeyleri öğrenebileyim.


  Beni tehlikelerden korumak ve kollamak için yapmış olduğunuz davranışları artık kabul edebilirim. Kendi başıma yapacağımı bildiğim halde sizin yardımınızdan da mutlu olurum.

Unutmamalıyız ki, her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. Her çocuk bir bireydir ve önemlidir. Çocuk yetiştirmenin laboratuvarı olamaz.

ISIRMA ALIŞKANLIĞI




ISIRMA ALISKANLIGI 

  Hayatın ilk iki yılı temel güven duygusunun oluştuğu oldukça önemli bir dönemdir. Bir insanın davranışlarının şekillenmesinde hayatının ilk iki yılının etkisi çok büyüktür.  Bu dönem çocuğa bakım veren kişi ile bebek arasında kurulan bağın etkisini görebilmekteyiz. Böylece anne ve çocuk arasında kurulan bağın etkisi göz önünde bulundurarak dengeli davranışlar sergilemek gerekir. Çocuğun öfkesine öfke ile karşılık vermek, çocuğa fiziksel şiddet uygulamak veya bir çocuğu durduk yerde öfkelendirmek, sürekli kızmak onun hayatının ilk iki senesini de ve sonrasını da çok olumsuz etkilemektedir.

  Çocuklarda belli başlı davranış kalıpları mevcuttur. Yeni doğan bebeğin emme refleksi ile elini ağzına götürmesi, elini emmesi, yedi aylık bir bebeğin ayaklarını hızlı hızlı ileri geri oynatması, dokuz aylık bebeğin emekleme davranışı,  bir yaş bebeğinin her yeri karıştırmak istemesi gibi iki yaş çocuğunun da konuşmak için gayret etmesi ve bununla beraber, bazı öfkeli davranışlar göstermesi gayet tabi doğal bir süreçtir. Isırma, vurma, tekmeleme eylemine sıkça rastlanır iki yaşındaki çocuklarda. Ne denirse aksini yapmaya çalışır. Kendi isteklerinin derhal yapılmasını ister.

  Bu dönem her anne baba için zor olduğu kadar çocuk için de zor bir dönemdir. Ebeveyn için artık karşısındaki kişi bir bebek değildir, tam anlamıyla çocuk da değildir. Gene de hareketleri çok bilinçli değildir. Fakat burada anne ve babanın çocuğa sınırlar koyması, yaptığı şeyin güzel olmadığını çocuğa geri bildirimde bulunması, oldukça kabul edilir bir yöntemdir. Başta belirtildiği gibi kızmak, bağırmak veya davranışa misilleme yapmak çocuktaki olumsuz davranışı pekiştirmekten öteye geçmez.

  İki yaş çocuklarında ısırma davranışı sıkça görülür. 0-2 yaş dönemi bebeklik dönemidir. Bu dönemde bebek meme emer. 1 yaşın sonuna kadar dişleri yoktur. Dişleri olmadığı için ara sıra damakları ile annenin meme ucunu ısırır ve bu alışkanlık haline gelir. Aslında yapmak istediği şey çıkmakta olan diş yerlerini kaşımak amaçlıdır. Bebek ısırdıkça anne sızlanmaya bazen de çığlık atmaya başlar ve bazen ceza vermek isteyip meme vermek istemeyebilir. Anne sızlandıkça, bağırdıkça, bebek yaptığı ısırma davranışının hayat bulduğunu görür ve bunu devam ettirir. Çünkü tam olarak yaptığı ısırma davranışının neye karşılık geldiğini anlamamıştır. Bu davranışı tekrar ettikçe etraftaki insanlar eğer güler ve ah ne güzel ısırdı gibi sözcükler kullanırsa çocukta bu pekişir, 2 yaşında olduğunda bu alışkanlığını her yerde sürdürebilir. Oyun niteliğinde görüp, başka insanlar üzerinde de denemek ister.

  İki yaş çocuğu için temel güven duygusunun oluşması, annenin çocuğa davranış şekli ile ilgilidir. Çocuğa güvende olduğunu hissettiren ve dış dünyadaki tehlikelerden korumaya çalışan bir anne için hayat çocuk merkezlidir. Hayatın merkezine çocuğunu koyan bir anne çocuğa hem dış dünyadaki tehlikeleri onun yaş seviyesine göre anlatır öğretir hem de başına gelebilecek tehlikelerden korur. Bunları öğretirken sakin ve rahat davranırsa çocukta o derece rahat olur, hayata bakış açısı olumlu olur. Fakat çocukla arasına sürekli bir mesafe koyan, onu dış dünyadaki tehlikelerden korumayan, kendisini yetersiz olarak gören, çocuğuna ve etrafına karşı saldırgan davranan anne kendini tehdit altında hisseder. Böyle hisseden, korkan bir ebeveyn korkutan bir ebeveyndir. Böylece dış dünyayı tehdit olarak algılayarak gelişen bir çocuk, saldırgan davranışlar gösterir. Buna ısırmak veya vurmakla başlayabilir. Isırınca ısırılarak veya vurunca vurularak karşılık verilirse çocuk bu davranışının onaylandığını düşünür ve yapmaya devam edebilir.

  Sonuç olarak çevresel faktörler davranışın gelişmesinde çok önemli etkiye sahiptir. Bunda anne ve babanın kapsayıcı ve normal düzeyde koruyucu tutumu olumsuzlukları bertaraf etmekte etkilidir. Çocuk ısırma eylemine geçtikçe sözel olumsuz geri bildirim verilebilir ama bu uyarı niteliğinde olmalıdır. Tehdit içeren uygulamalardan ve sözel ifadelerden kesinlikle kaçınılmalı, ısırma davranışını olumlu ve komik gibi gösteren bir tutum içerisine de girilmemelidir.

CİNSELLİK VE ÇOCUK


CİNSELLİK VE ÇOCUK

Beni  Leylek  Getirmedi . .

  Okul öncesi dönem, çocukların kadınlarla erkekler arasındaki farklılıkları anladıkları ve cinsel kimliklerini keşfettikleri önemli bir dönemdir. Çoğu 3 yaş civarı... cinsel organların aynı olmadığını fark eder ve 4 yaşına geldiğinde kendisinin bir kız ya da erkek olduğunu tam olarak anlar. Daha sonra doğumlu ilgili meraklı sorular sormaya başlar.
Çocuğun soruları karşısında uzun açıklamalar yapmanıza hiç gerek yoktur. Önemli olan onun sorduğu kadarını ve anlayabileceği kadarını cevaplamaktır. Anlayabileceğinden daha fazlasını anlatmak çocuğu zorlayabilir veya kafasını karıştırabilir. Cevap verirken kaygı duymak, utanmak ya da duymazlıktan gelme, konuyu değiştirme gibi yaklaşımlarınız çocukta bu konunun ayıp, suç olduğu yargısına yol açabilir. Bilinç altına itilen bunun ayıp olduğu inancı da birçok yetişkin insanın hayatını etkiler. Çünkü cinsellik hiç konuşulmadığında tabu haline gelir ve çocuklar bunu düşündüklerinde dahi suçlu hissederler. Unutulmamalıdır ki bu bilgi anne ve baba tarafından verilmelidir.
  Bebek Nasıl Olur?
**3-4 Yaş
  Annenin karnında özel bir yuva var ve bebek orada büyür bu kese yavruyu annenin karnında korur.
**4-6 Yaş
  Tüm bebekler gibi sen de annenin yumurtası ve babanın tohumundan yapıldın. Tohum ve yumurta annenin karnında bir araya geldiler. Yani sen çok özelsin annen ve babanın güzel bir karışımı oldun.
Çocuklarda Cinsel Oyunlar
  5 yaşındaki oğlunuzun odasına giriyorsunuz, oğlunuz ve arkadaşı Ayşe’nin çıplak bir şekilde doktorculuk oynadığını görüyorsunuz.
Niçin böyle yapıyorlar? Birbirlerinin nasıl göründüklerini merak etmiş olabilirler, birbirlerinin farklılıklarını görmeye çalışıyor olabilirler.

 PEKİ, NE YAPMAK GEREKİR?

 Başka birinin özel bölgesine dokunmak yanlıştır.
Vücutlarımız bize özeldir. Verilecek mesajlar
Elbiseler belli kişilerin yanında çıkartılabilir.
Merak etmek normaldir.
Beraber insan vücuduyla ilgili resimlere bakmak bu merakı giderecektir.
Cinsel organlara pipi gibi bebeksi ifadeler takmaktansa da penis veya vajina olarak çocuğa anlatmak daha doğru olur.
Neden Erkeklerin Bebeği Olmaz?
Çünkü erkeklerin karnında bebeklerin büyümesini sağlayan küçük bir yuvacık yoktur.
Mastürbasyon
Ebeveynler öncelikle böyle bir durumda sakin olmalıdırlar. Anne-babaların davranışları aksini gösterse bile çocuklar onların aslında hangi duygu içinde olduklarını çok iyi hissederler.
  Bu durumda nötr bir duygu ile çocuğunu başka bir etkinliğe yönlendirmesi yapılacak en iyi davranıştır. O anda çocuğa birlikte oyun oynamayı teklif etmek gibi içinde eylem olan başka bir şeye yönlendirmek en iyi yoldur.

  Ayrıca cinsel kimlik kazanımı ancak hem cins ebeveyn ile özdeşim kurmakla gerçekleşir. Bu sebeple cinsel kimliğin kazanıldığı 3-5 yaş ve ergenlik döneminde çocuğun hem cinsi ebeveynle daha sık vakit geçirmesi hatta erkeksi veya kadınsı oyunlar oynamaları gerekir. Bu konu ebeveyni ayrı çocuklar için ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü annesiyle yaşayan bir erkek çocuğu bir erkek rol modele ihtiyaç duyacaktır.
Bazı aileler de çocuktan hiçbir şey saklamayarak çocuğa cinsel eğitim vermenin doğru olduğuna inanırlar. Bu tip aileler evde çıplak bir şekilde dolaşıp, beraber banyoya girebilirler. Oysa ki bu tarz davranışlar çocuğun merakını daha da kamçılar. Kavramaya hazır olmadığı gözlemlerle aklı karışır. Ayrıca ailenin bu davranışı toplumun kurallarıyla çelişmiş olur. Bu sebeple küçük bir çocuğun yanında çıplak dolaşmamaya özen gösterilmelidir.
Cinsel kimlik kazanımının en önemli yolu hemcins ebeveynle olumlu özdeşim kurmaktır!

 Yeşilköşk Çocuk Evi                                                    

22 Ekim 2013 Salı

KİTAP OKUMAK



Kitap Okumanın Çocuk Gelişimine Etkileri

Kitap okumanın çocuğa faydası nedir?

  Çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde kitabın rolü çok büyüktür. Özellikle de çocuğunuz konuşmayı öğrenirken ona kitap okumak çok önemlidir. Bir çocuğun kitapla ilişkisi çocuk okumayı öğrenince başlamamalıdır. Zira çocuklarla kitapların ilişkileri bebeklik döneminde başlar. Anne ve babası kendisine masal okurken tanır çocuk kitabı. Daha sonra renkli ve resimli kitaplara yönelir çocuklar. Çocuğa kitap okumanın, çocuğun gelişimi için faydaları saymakla bitmeyecek kadar çoktur.   

Çocuğa kitap okumanın yararlarından bazıları :
• Dil gelişimini hızlandırır.
• Zihinsel gelişimi destekler.
• Gerçek dünyayı tanıtır.
• Anne-babayla sıcak bir ilişki gelişmesini destekler.
• Çocuğun hayal gücünü genişletir.
• Okuma becerisi ve yaşam boyu sürecek okuma sevgisinin temelini oluşturur.
• Kelime hazinesini geliştirdiği için çocuğun duygu ve düşüncelerini iyi ifade etmesine imkan sağlar.
• Sevme, anlama, saygılı olma, hediye etme ve paylaşma gibi birçok kavramları öğretir.
• Kitap okunurken, çocuk rahatlar ve hoş vakit geçirir.

• Kendisine kitap okunan çocuklar hem farklı cümle kurulumlarını tanımış, hem de görsel olarak birçok kez harfleri tanıma imkânına sahip olmuş olacakları için ilköğretime geçtikleri dönemde dilbilgisi öğreniminde diğer çocuklara oranla daha rahat olurlar.
• Çocuklar, kitap okumanın keyfine varırlar, böylece ileri yaşlarında kitap okumaya daha eğilimli olurlar. Yapılan araştırmalarda, araştırmacılar, kitap okumaya ne kadar erken başlanırsa o kadar etkili gelişimsel sonuçlar elde edileceğini vurguluyorlar.
Çocuklara küçük yaştan itibaren, hatta bebeklikten başlayarak kitap okumak, onların dil gelişimini ve öğrenme kabiliyetlerini olumlu etkiliyor. Okunanlardan hiçbir şey anlamasa bile bir bebeğe 6 aylıktan itibaren kitap okunmasının anne ile ilişkisinin gelişmesi, göz kontağının kurulması ve duygu paylaşımı açısından çok faydalı olduğu uzmanlar tarafından ortaya konuluyor.  Çocuk, annenin hikaye okurken çıkardığı farklı ses ve tiyatral mimiklerini görüp etkileniyor. Yaşı büyüdükçe kelime hazinesi genişliyor, duygu dünyası zenginleşiyor ve anlama kapasitesi artıyor.

Bu konuda uzman pedagog görüşleri şu şekildedir:

  6 aylık olana kadar bütün bebekler aynı sesleri çıkarır; ama bundan sonra 6 ay 1 yaş arasında kendi anadilinin seslerini öğrenmeye ve ayırt etmeye başlarlar. 6 aylık bir bebek okunan kitabı elbette anlamaz; ama anne ile ilişkisinin gelişmesi, göz kontağının kurulması ve duygu paylaşımı açısından çok olumlu etkileri vardır. Çocuk, annenin hikaye okurken çıkardığı farklı ses ve tiyatral mimiklerini görür ve etkilenir. İlk dönemde günde 1-2 dakika bazı resimler üzerinden anlatılabilir. Çocuk büyüdükçe seçilen kitaplar yaşına uygun olarak değiştirilmelidir. Çocuk anlamadığı kitaplardan sıkılacaktır. 2-3 yaşındaki çocuklara resimli küçük hikayeler farklı ses ve mimiklerle zenginleştirilerek okunabilir. Kitap okuma, daha çok adlandırmalı, hareketlendirmeli etkinlikler biçiminde gerçekleştirilmelidir.. Çocuğun okumayı öğrenmeden hikaye dinlemeye alışması, onun sosyalleşmesi, dil gelişimi, kendini ifade edebilmeyi öğrenmesi gibi olumlu kazanımlar sağlar. Yapılan çalışmalar, 6 aylıktan başlayarak her gün 1-2 dakikalık kitap okuma etkinliği ile bir çocuğun 1 yaşına geldiğinde 40 kelime ile konuşabildiğini göstermiştir. Çocukların kitaplara dokunması ve sayfalarını karıştırması bile önemlidir.

Çocukların yaş gruplarına göre hoşlandıkları kitaplar ise şöyledir;

2 Yaş: 2 yaşından itibaren çocuklar tamamı resimli kitapları ve kitap sayfalarını karıştırmayı seveceği için ona bu yaşlarda resimli kitaplar alabilirsiniz.

3-4 Yaş Grubu: Bu yaşlardaki çocuklar kendilerine resimli, öykü kitaplarının okunmasından hoşlanırlar. Özellikle neşeli ve komik kitapları çok severler. Bu yaşlarda kitap çocuğuz ve sizin aranızda bir sohbet unsuru olacaktır. Onunla resimler hakkında konuşabilir ve iletişim becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilirsiniz.

6-9 Yaş Grubu: Bu gruptaki çocukların hayal gücü gelişmiştir ve güzel-çirkin, iyi-kötü kavramlarını yavaş yavaş düşünmeye başlarlar. Bu yaş grubundaki çocuklar, kısa ve bol resimli doğa-hayvan kitapları, kahramanlık-macera temalı dergiler ve peri masallarından hoşlanırlar.

10- 12 Yaş Grubu: Bu dönemde çocuklar gerçekleri fark ederler ve çevrelerinde yaşayamayacakları şeyleri bilmek isterler. Bu çağda çocuk gerçeklerden soyutlanıp macera dolu bir dünyaya girebildikleri Robinson ve Gulliver gibi serüven dolu kitapları okumaktan hoşlanırlar.

12 Yaş ve Üzeri: 12 yaşında çocuklar Türk ve Dünya Klasikleri ile tanışırlar. Bu yaştan sonra çocuklar okumaya devam ederler.

Pek çok anne baba çocuklarının kitap okuma alışkanlığı edinmesin isterler. Kitap okuma alışkanlığının çocuğun içinden gelmesini beklememek ve onu kitap okumaya teşvik etmesi gerekmektedir. Okuma alışkanlığı ailede ve okulda edinilir.

Çocuğa kitap seçerken dikkat edilecek konular:
• İri harflerle, renkli, sade resimle bezenmiş çocuk kitapları çocuğu harflerin şekillerine alıştırır, onları tanıma söyleme isteği uyandırır, düzgün cümle duymaya ve kullanmaya yöneltir.
• 3-6 yaş çocuğu için kitap seçerken, bunların çocukların ilgisini çekecek nitelikte olmasına dikkat etmelidir.
• 6 yaş çocuğu yatağa yattıktan sonra yarım saat kendisine kitap okunmasını veya kitaplara bakma fırsatı vermesini ister.
 • Kitabın resimleri sade ve gerçeğe yakın renk ve çizgilerle bezenmiş olmalı; büyükçe ve kalın harflerle yazılmalı; resmi bol, yazısı az ve kalın kağıda basılmış olmalıdır.
• Hikaye ve masalların konusu günlük yaşantı ve ilginç olaylardan seçilmeli; kısa ve anlamlı olmalı; anlatım şekli canlı fakat aşırı dramatik ve korkutuculuktan uzak tutulmalıdır.

Çocuklarınıza kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için izleyebileceğiniz yollar şöyle sıralanabilir;

• Anne ve babasını kitap okurken görüp model alan çocuklar kitap okuma alışkanlığını daha kolay edinebilirler. Bir anne ya da baba olarak çocuğunuzun önünde kitap okuyarak örnek olmalısınız.
• Evinize günlük gazete ya da dergi almak ve çocuğunuzun önünde gazetenizi ya da derginizi okumak onu okumaya teşvik etmenize yardımcı olacaktır. Bununla birlikte gazete ve derginizdeki, çocukları ilgilendiren yazıları onlarla paylaşmalı ve onların dikkatini çekmelisiniz.
• Çocuklar uyumadan sizinle vakit geçirmek isterler. Yataklarındayken dikkatlerini sadece size yöneltmiş durumda olan çocuğunuza keyifli bir hikâye okuyarak onun okumanın tadına varmasını sağlayabilirsiniz. Önemli olan kitaptaki konuya çocuğunuzun ilgisini çekebilmektedir.
• Kitap okumak görev ya da zorunluluktan ziyade zevk alınan bir aktivite haline getirilmelidir. Çocuğunuza kitap okumaktan zevk aldığınızı belli etmelisiniz. Bunun için okuduğunuz bir kitaptaki olayları kendi aranızda canlandırabilirsiniz. Çocuğunuzun kitaptaki kahramanların rollerini paylaştırmasını sağlayıp olayları canlandırabilirsiniz.
• Kitaplardaki hikâyeleri resmetmek ya da resimlere bakarak hikâyeler yaratmak da çocuklarınıza ilginç gelebilir.
• Evde okuma ortamı yaratacak bir sessizlik olması ve kitaplarla dolu kitaplıklar da çocuğun okumayı sevmesine yardımcı olur. Hatta mümkünse kitaplıktan bir bölüm çocuğa ayrılabilir ya da ona özel kitapların olduğu yeni bir kitaplık oluşturulabilir.
• Çocukla aynı kitabı okuyup daha sonra tartışmak da kitaba olan ilgiyi pekiştirir. Tartışırken çocuklara; “Kitap sence neyi anlatıyor?”, “Kitapta senin için en etkileyici bölüm neresiydi?”, “Kitaptan çıkarılabilecek sonuç nedir?”, “En çok hangi karakteri sevdin?” ve “Kitabın sonu sence nasıl daha farklı bitebilirdi?” gibi sorular sorulabilir.
• Çocukla birlikte kitapçılarda vakit geçirilmesi, kitap alışverişleri yapılması, kitap fuarlarının gezilip son çıkan kitapların incelenmesi, yazarlarla küçük söyleşiler yapılması ve çocuğun adına kitap imzalatılması da çocuğun kitapla ve yazarla olan ilişkisinde önemli bir yer tutar.
• Çocuğu kütüphane üyesi yapmak ve hatta onunla kütüphaneye gitmek ve ödünç kitap almasını sağlamak kitapla ve kütüphaneyle olan bağının güçlenmesini sağlar.
• Kitap seçerken çocuğun gelişimine uygun içerik ve dilde yazılmış olmasına, nasihat verme kaygısı gitmemesine, sürükleyici ve eğlenceli kitaplar olmasına dikkat edilmelidir.

Yesilkösk Çocukevi


5 Ekim 2013 Cumartesi

ILKOGRETIME HAZIRLIK


YEŞİLKÖŞK İLKÖĞRETİME HAZIRLIK PROGRAMIMIZ

Çocuklarımızın yaşamında olduğu kadar bizim yaşamımızda da önemli yer tutan OKULA HAZIRLANMAYI başarılı bir şekilde göğüslemek için neler yapmalıyız?
• Okul olgunluğu öncelikle aileden bağımsızlaşmayla başlar.
• Bazı ebeveynler çocuklarını severken geliştirdikleri iletişim ortamı içinde çocuklarını kendilerine bağımlı kılarlar. Böyle bir durumda da çocuklarının bağımsız birey olmasını engellemiş olurlar. 


YEŞİLKÖK ÇOCUKEVİ’NDE OKUL OLGUNLIĞUNUN TEMEL ÖLÇÜTLERİ


Çevreye ve yeni durumlara uyum sağlayabileceği yeterli zihinsel düzeye sahip olma
Yeterli duygusal olgunluğa erişmiş olma
Sosyal olgunluğa sahip olma
Problem çözebilme
Mantık yürütebilme
Empati yapabilme
Yaratıcı düşünebilme


OKULUMUZDA İLKOKULA HAZIRLIK ÇALIŞMALARINDA YAPILANLAR


Matematiksel beceriler: sayı sayma, sayılara bakarak yazma, sayıları tanıma, sayı- nesne eşleme, aritmetik muhakeme, basit toplama çıkarma
Renk kavramını kazandırma: ana ve ara renkleri tanıma, renkleri dönüştürebilme.
Şekil kavramı kazanma
Eşleştirme yapma: benzer nesneleri eşleştirme, ilişkili nesneleri eşleştirme.
Gruplama yapma: nesneleri özelliklerine göre gruplama, farlı olanı ayırt etme.
Olayları sıralama becerisi kazanma.
Nesnelerin yerini ve yönünü bilme.
Mantık yürütme.
Paraları tanıma, basit alışveriş yapma.
Akıcı ve anlamlı konuşma
Küçük kas becerileri kazanma
Bedensel gelişim: Dengeli ve koordineli olabilme, esnek olabilme ve spora ilgi duyma.
Öz bakım becerileri: Tuvalet temizliğinde bağımsız olma, kişisel bakımını üstlenme.
Tüm bunları yerine getirmeye çalışan çocuklarımızın biricik ve kendine özgü karakterleri olduğunu unutmayalım!
Bu beceri alanlarını geliştirebilmeleri için de onlara fırsat tanıyalım.
Sistemimiz ve Amacımız
6 yaş okul öncesi hazırlık sınıfında MEB müfredatına uygun ses çalışmaları ve bitişik el yazısı çalışmaları yapılmaktadır. Çocukların seviyelerine uygun ses bilgisi eğitimi verilip seslerin birleştirilmesi konusunda yardımcı olunmaktadır.
Birebir çalışmalarda desteklenen çocuklarımıza, toplama, çıkarma ve basit problem çözme alışkanlığı kazandırılmaktadır. Bir yıl boyunca farklı yayın evlerinin dikkat, kavram, çizgi, matematik, değerler eğitimi kitapları kullanılmakta, defter yardımıyla öğretilen bilgiler pekiştirilmektedir. Haftalık ev ödevleri ile ilkokula yönelik ödev ve sorumluluk kazanmaları konusunda her türlü çalışma yapılmakta ve onları ilkokula donanımlı özgüvenli, bilen ve bilgilerini rahatlıkla ifade edebilen çocuklar mezun etmeyi amaçlıyoruz.
Anne Baba Olarak Hazırlık Sürecinde Yapılabilecekler
Farklı ortamlarda farklı deneyimler kazanmasını sağlayacak deneyimler yapmak (doğa gezileri, müze, sinema, tiyatro, arkadaş gezileri)
Farklı çeşitte boya ve kalemlerle yazı çizim ve resim çalışmaları yapmak
Ev ortamında kesme çalışmalarına ortam hazırlamak
Rutin olarak masal, hikâye, okuma paylaşımında bulunmak.
Oyun ve kitap paylaşımlarımız içine sayı, renk, şekil, eşleştirme, gruplama sıralama çalışmaları katmak
Kitap ve oyuncak alırken seçici olmak
Çeşitli dergi, kitap gazetelerde bulunan resimleri inceleyerek kavramları pekiştirmek, kesmek ve onlar hakkında yorum yapmak
Evle ilgili olarak sadece ona ait olan birkaç sorumluluk vermek( birlikte karar vermek) ve sadece ona ait birkaç hatırlatma görevi vermek
Ailecek oynanabilecek oyunlar oynamak( bom, tombala, satranç, memory)
Sık sık karşılıklı konuşma ortamı sağlamak ve duygularımızı paylaşmak(neden ve sonuçlarını tartışarak)
Ev ödevlerinde ilgili meraklı ve destekleyici olarak, ödevi onun için keyifli hale getirmek. (ödevler hakkında olumsuz yorumlar yapmamak)
Programımız süresince çocuklarımızda takip edip değerlendirdiğimiz unsurlar
Uzun süreli hafıza
Soyut düşünce
Dikkat yoğunluğu ve sayı kavramı, aritmetik muhakeme
Kendine ifade edebilme
Sosyal muhakeme
Dikkat
El göz koordinasyonu
Planlama
İşlem hızı
Yukarıda belirtilen beceriler, sene sonunda standardize edilmiş ‘Metropolitan Testi’ ile değerlendirilecek ve sonuçları bireysel görüşme iletilecektir.
Testin Kısa Tanımı
Ölçtüğü davranış: Okula hazırlık, verilen yönergeyi anlama ve uygulamayı başarma. Metropolitan Readniess Testi, okula yeni başlayanların 1. Sınıf talimatlarını anlamaya hazırlıklı olmalarını sağlayacak olan özelliklerini ve başarılarını ölçmek üzere hazırlanmıştır. (okul görevlerine yardımcı olan başlıca faktörler; çocuğun dildeki başarı ve becerileri, görsel işitsel algılama, koordinasyon-denge, hareket becerileri, sayı bilgisi, talimatı, izleyebilme ve grup faaliyetlerine ilgi gösterebilme.)

17 Eylül 2013 Salı

SONBAHAR VE GRÍP


Sonbahar Mevsimi ve Grip 

Merhaba sonbaharın gelişiyle hastalıklar kapımızı her an çalabilir bu yüzden aman dikkat grip ve enfeksiyonlardan korunmada ve tedavide bağışıklık sistemi çok önemlidir. Özellikle çocuklarımızda bunun için beslenmemizde bağışıklık sistemimizin güçlenmesine yardım edecek yeterli protein almaya, özellikle biyolojik değeri yüksek, süt, süt ürünleri, yumurta gibi, proteinleri tüketmeye dikkat etmeliyiz. 

Ayrıca; serbest radikallere karşı ilk savunma hattımız olduğu düşünülen C ve E vitamini, beta-karoten içeren besinleri de sıkça tüketmeliyiz.
Çocuklarımızın hava değişimleri ile birlikte daha fazla miktarda ve oranda Limon, portakal, dolmalık biber, maydanoz, kivi ve greyfurt bol miktarda C vitamini; Ayçiçek yağı, badem, ceviz ve fıstık türleri de E vitamininden zengin besin maddelerinden daha fazla almaları, Turuncu, kırmızı ve yeşil sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan beta karo ten de bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısında önemli derecede artış sağlar. Bu vitamini içeren gıdaları tüketmekle hem bağışıklık sistemini güçlendirmiş, hemde kısa hazırlanmış oluruz.. A vitamini, havuç, ıspanak, kabak ve domateste vardır. Bir orta boy patates günlük A vitamini ihtiyacının yaklaşık iki katını karşılar. A vitamininden zengin diğer besinler karaciğer, havuç, ıspanak, brokoli, marul, kayısı ve kavundur. 


Serbest radikallere karşı savaşmak için aldığımız bütün besinler önemlidir fakat bağışıklık sistemini desteklemek . ve savunmaya yönelik yemeyi planlıyorsak yağ ve kolesterol tüketimi, protein alımı aldığımız besinlerin çeşitliliği kadar önemlidir. Bu noktada yağlı ve bol salçalı etlerden ve fazla miktarda şeker tüketiminden de kaçınmak gerekir. Araştırmalar, şekerin akyuvarların bakterileri yutma ve yok etme yeteneğini azalttığını göstermiştir. 100 gram şeker içeren bir içeceğin 2 saat içinde bağışıklık işlevlerini yarı yarıya düşürdüğünü ve bunu en az 5 saat sürdüğü belirtilmektedir. 


Ayrıca bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin organizmadaki hareketlerini sürdürebilmeleri için günde en azından 2-3 litre su içilmesinde fayda vardır. Bununla birlikte omega 3 yağ asitleri adı verilen ve balıkta bolca bulunan yağ asitleri ve proteinli gıdalarda aldığımız bağışıklık sistemimiz için önemli besin kaynaklarıdır. Hastalıksız sağlık dolu bir kış diliyorum.

ÇOCUKLAR VE BABALARI


ÇOCUKLAR VE BABALARI

Çocukların gelişiminde özellikle okul öncesi yaşta ailenin ve yakın çevrenin katkısı çok büyüktür. Değişen yeni toplum düzeninde annenin de iş hayatının bizzat içinde olması, hem evde hem dışarıda sorumluluklar üstlenmesi, çocuğun ailedeki rolünün farklılaşması, çocuğun gelişiminin ve eğitiminin daha önemli bir noktaya gelmesi evdeki anne baba rollerinde de değişimlere neden olmuştur. Bu nedenlerle çocuğun hayatında baba rolü çok daha önemli bir noktaya gelmiştir. Eşinin hamilelik döneminden itibaren ona destek olup, huzurlu olmasını sağlayarak, bebeğin anne karnındaki gelişimini takip etmeye ve onunla iletişim kurmaya çalışarak babanın çocuğun kişilik gelişimindeki rolü başlamış olur. Baba olmakta aynı anne olmak gibi sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir.

Babanın çocukla ilgili daha fazla sorumluluk alması, baba – çocuk iletişimini artırmaktadır. Çocuk ile baba arasındaki kaliteli ilişkinin, çocuğun bilişsel, sosyal, fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimi üzerinde olumlu etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Baba ile çocuk arasındaki destekleyici ve olumlu ilişki de, birlikte yapılan etkinlikler ve zengin uyaran ortamı sunmak çocuğun bilişsel gelişimini etkiler. Babaların annelere göre çocuklarına daha fazla bağımsız davranma fırsatı verdikleri de araştırmalarda ortaya çıkan önemli bir olgudur.
Babanın çocuğuna verdiği olumlu geri bildirimlerin onun benlik algısına olumlu yansıdığı da bilinmektedir. Babası tarafından değer verilen, kabul edilen, dinlenilen, sevilen bir çocuk, kendisini değerli hisseder ve olumlu bir benlik algısı geliştirir. Babaların çocuklarını sevdiklerini söyleyebilmeleri, sarılarak, bakışlarıyla ve şakalarıyla bunu somutlaştırabilmeleri çocuklarına babaları ile her şeyi paylaşabileceklerini gösterir. Bu durum çocukların sosyal ilişkide daha başarılı olmalarını sağlayabilmektedir.

Özellikle erkek çocukların cinsel kimlikleri açısında rol modeli olan babaları ile paylaşım içinde olmaları önemlidir. Erkek çocuklar, babalarını gözlemleyerek ve taklit ederek, erkeklerin nasıl davrandıklarını öğrenirler. Bu da dış dünya ile ilişkilerinde, kendilerine daha güvenli olmalarını sağlayan önemli bir etkendir. Kız çocuklarının da erkek rolünü tanımaları ve ikili ilişkilerinde olumlu bir yaklaşım sergileyebilmelerinde babanın rolü son derece önemlidir. Etkisiz baba modeli ya da baba yoksunluğunun özellikle ergenlik döneminde çocuklar üzerinde olumsuz etkileri görülebilmektedir ve bu dönemi daha sıkıntılı yaşamalarına neden olabilmektedir.

Çocuklar her zaman yönlendirilmeye ve sınırlara ihtiyaç duyarlar. Evde mutlaka tutarlı kuralların olması ve bu kuralların taviz verilmeden uygulanması, çocuğun kendine ve sosyal hayata karşı güvenini desteklemektedir. Babanın çocukla kurduğu sağlıklı otorite ilişkisi, dış dünyada kendilerini daha korunaklı ve güvende hissetmelerine neden olur. Zaman zaman baba, zaman zaman da anne tarafından bu kuralların hatırlatılması aile içi dengelerin korunması anlamına gelir.

Baba - çocuk ilişkisinde çocuğu dinlemek, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Onunla ilgilenildiğini çocuğun hissetmesi, paylaşımı artıracak ve ilişkiyi güçlendirecektir. Burada önemli olan, baba kimliğinden sıyrılmadan arkadaşça davranabilmektir. Sadece arkadaşı gibi davranıldığında roller ve otorite figürü karışmaktadır. Ona babası olduğunuzu ve her zaman destek vereceğinizi hissettirdiğinizde güven duygusunun gelişmesi olumlu olarak desteklenmiş olur.

Çocuğunuzla paylaşımlarınızı arttırmak için ortak ilgi alanlarından faydalanabilirsiniz. Birlikte baba-oğul, baba-kız olarak etkinlikler yapabilirsiniz. Bisiklete binmek, top oynamak, kitap okumak, sinemaya gitmek, çiçek dikmek gibi birlikte yapacağınız aktiviteler oluşturabilirsiniz.
Tüm bu baba çocuk ilişkisine annenin de destek ve fırsat vermesi önemlidir. Annenin bu beraberliği desteklemesi baba çocuk ilişkisinin gelişmesi ve anne çocuk bağımlılığının oluşmaması açısından gereklidir.

Bir babanın çocuğu için yapabileceklerinin en önemlisi ona duyduğu sevgiyi her zaman göstermek ve dile getirmek olacaktır. İnsan hayatında ki en temel gereksinim “Sevgi”dir. Çocuklar yeterince sevgi görmedikleri bir ortamda büyüdüklerinde, mutlu olmaları ve olumlu ilişkiler geliştirmeleri çok güçleşmektedir. Tabii sevgi ile şımartılmayı birbirine karıştırmamak gerekir. Çocuğu sevmek ve bu sevgiyi ona hissettirmek, çocuğun her istediğini yapmak anlamına gelmemektedir. Çocuğu sevmek, onu fiziksel - duygusal anlamda desteklemek, kendi sorunlarını çözmesine izin vermek, ilgilenmek ve dünyasını onunla paylaşmaktır.


 Yesilkosk Cocukevi

9 Eylül 2013 Pazartesi

6 YAŞ OLUYORUM



BEN  6  YAŞ  OLUYORUM…

Gelişim evrelerimden en ilginçlerinden biriyle karşı karşıyasınız. 5 yaşında rahat, sakin ve uyumlu görünmeme rağmen 6 yaşın ortalarına doğru değişmeye daha hareketli ve gürültücü olmaya başladığımı göreceksiniz, ŞAŞIRMAYIN!
Fizyolojik değişmeler başlıyor, süt dişlerim NEREDE?
Bulaşıcı hastalıklara karşı daha duyarlıyım. Bedenimi daha rahat kontrol edebiliyorum. Kolayca koşabilir, kayabilir, müzikle dans etmekten şarkılar dinlemekten büyük keyif alırım. Kendi başıma giyinip, soyunabilir eşyalarımı düzenleyebilirim. Tuvalet ve temizlik işlerini kendi başıma yapabilirim. LÜTFEN FIRSAT!
Artık oyun gruplarım oldukça geniştir. Oyun kurallarını koyup bunlara uyulması konusunda yeni gelen çocukları uyarabilirim. Resimlerim daha profesyoneldir. Ne çizdiğimi anlamakta güçlük çekmezsiniz.
Son derece meraklıyım etrafımdaki her şeye ilgi duyabilirim. Bu nedenle sizleri biraz kızdırabilirim çünkü etrafı dağıtır bazen de zarar verebilirim. Aslında yeni deneyimler kazanabilme adına çok meraklı olmama rağmen birçok faaliyeti yaparken sizlerin yanımda olmanızı isterim.
Düşünce açısından oldukça realistimdir ve doğumumla ilgili sorular sorar ve tatmin edici cevabı alıncaya kadar üstünüze gelirim.
Bana söylediğiniz bir kuralı veya yasaklamayı körü körüne kabul etmek yerine sık sık ” neden ” sorusunu sorarım. Bir şeyler yaratabilirim ve bu durum beni heyecanlandırır.
Okul benim için çok faydalıdır çünkü kendimi geliştirme ve öğrenme fırsatları verir. Son derece meraklıyım etrafımdaki her şeye ilgi duyabilirim.
Sosyal yönden hala sizlere bağımlı olmama rağmen arkadaşlarım ve öğretmenim benim için çok önemlidir. Ve sizlerin denetiminizdeki rol oyunlarından zevk alır ve bu oyunlardaki rolleri almaktan hoşlanırım.
Artık pek çok şeyden korkmam. Ancak hayali durumlarda 5 yaşındakilerden daha fazla endişe duyabilirim. ÖRN: Hırsızlardan, hayaletlerden… Bu konuda izlediğim filmler, hikâyeler beni etkileyebilir.
Yetişkine daha az bağımlı arkadaşlarım ise benim için vazgeçilmez olmaya başlamıştır.
Değişken yapım nedeni ile ev ile okuldaki davranışlarım arasında inanılmaz farlılıklar görülebilir.
Unutmamalıyız ki, her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. Her çocuk bir bireydir ve önemlidir. Çocuk yetiştirmenin laboratuarı olamaz….

5 YAŞ OLUYORUM



BEN  5  YAŞ  OLUYORUM…

Dört yaşımda ki uyumsuzluk ve huysuzluğu geride bırakarak bir yaş daha büyüdüm. Artık 5 yaşındayım ve altın yılımı yaşayacağım. Bu dönemde kendi kendine yetebilen, sosyal, kendinden emin, dengeli ve tutarlı, sakin ve kararlı, şekilci ve uyumlu, rahat ve ciddi olacağım.
Artık siz büyüklere daha az ihtiyacım olacak. Tüm yetenek ve ilgilerimin gelişmesine fırsat verin. Kendi başıma giyinebilir, temizliğimi yapabilir, öz bakımımı karşılayabilirim. Hatta bana fırsat tanırsanız odamı toplarım, eşyalarımı yerleştiririm, masayı hazırlar ve toplarım. Bunlar benim kendime güven duymamı sağlar ve önemli olduğumu hissettirir.
Hayali arkadaşlıklarım yavaş yavaş son bulur fakat korkularım başlar. Bu korkuları size anlatamam tanımlayamam, bu durumda beni dinleyin beni anlayıp yardımcı olun.
Başladığım işi mutlaka bitiririm. Kendi kendimi uzun süre motive edebilirim. Durmaksızın konuşabilir ve sorular sorarım. Düzenli cümlelerimle büyükleri şaşırtır, sosyal ilişkilerimi artırırım. Zaman kavramını anlamaya başlarım.
İsmimi tanıyabilir ve yazabilirim. Zaman zaman harf ve sayıları ters yazarım. Resim yaparken daha kararlıyımdır. Neyi çizeceğime karar verir ve onu çizerim. Dikkat sürem uzamaya başladı. Öğrenmeye karşı daha meraklı ve istekliyimdir. Bu yaşta hala annem benim için çok önemlidir. Annem dünyamın merkezidir, onu memnun etmek, onun yanında olmak, ona yardımcı olmak beni çok mutlu eder.
Motor becerilerim oldukça gelişmekte. Büyük ve küçük kaslarımı kontrollü kullanmayı başarabilirim. Özgürlük ve hareket en önemli ihtiyaçlarımdır. Enerji doluyumdur, fakat çabuk ta yorulabilirim. Artık daha çok hareket ederim, beni izlemek sizi yorabilir. Yeni ve heyecan verici konulardan çok, tanıdık olan konulara ilgi duyarım. Uzun fikir tartışmalarına girebilirim. Anlık olguları yakalayabilirim. Bunları bütün yönleriyle detaylarıyla algılamak isterim.
Bana evet ve hayır tarzında yol gösterebilirsiniz. Buna ihtiyacım var. Olumlu geri bildirime karşı çok güzel tepkiler veririm. Uyarılarınız için tekrar etmeniz gerekebilir.
Unutmamalıyız ki, her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. Her çocuk bir bireydir ve önemlidir. Çocuk yetiştirmenin laboratuvarı olamaz.

4 YAŞ OLUYORUM



BEN  4  YAŞ  OLUYORUM…

Üç yaşımda kendimden memnun ve çevresiyle uyumlu özellik gösterirken, dört yaşımda, iki yaşımdaki asilik, inatçılık ve düzensizlik özelliklerime geri dönüş yaparım. Ancak korkmayın bu kez bütün olumsuz tavırlarda eskiye göre daha kolay düzene girebilirim. Yani daha olgunum. Bu yaşta kendime arkadaş olarak hayali tipleri yaratabilecek düş gücüne sahibim. Bu hayali tiplerle beni
 konuşurken görünce hemen paniğe kapılmayın, bu serüvenlerden dolayı yalancılıkla suçlamayın.
Hareket etmeyi çok sevdiğim için amaçsız bir sürü hareket yapacağım. Bu hareketler sırasında koordinasyon bozuklukları olacağı için tökezler ve düşerim. Konuşmayı çok severim, espriler yaparım.
Yaptığım resimler çok anlaşılmayabilir. Ne çizeceğimi söylerim fakat farklı şeyler çizebilirim. İnsan resmini bir baş ve ona bağlı olarak çıkan iki çizgi ile belirterek çizerim. El becerilerim çok gelişmiştir. Kâğıt katlar, makasla keserim. Büyük parça puzzle yapar, hikâyelere başlık bulabilirim.
Parmak emiyorsam, tiklerim varsa, cinsel organımla oynuyorsam bunlar elimde olmadan yaptığım davranışlarımdır. Bu davranışlarım iç huzursuzluğumdan kaynaklanan kontrolsüz davranışlarımdır. Lütfen bana anlayış gösterin.
Grup kurmaya başlar, arkadaşlarımla beraber olmayı çok sevsem de onlarla kavga da ederim. Grubuma yabancı çocukları almayı istemem. Küfür ve ayıp sözleri hiç sakınmadan kullanırım. Siz büyükler bana bu konuda engelleyici tavır sergilerseniz bu kelimeleri kullanmada ısrar ederim.
Gördüğüm her şeyin benim olmasını istiyor olmam, mülkiyet duygumun henüz gelişmediği içindir. Elime aldığım her şeyi kendimin sanıyorsam bu masum bir davranışımdır, bunu hırsızlık olarak değerlendirmeyin.
Bana biraz fırsat verirseniz kendi başıma soyunup giyinebilir, dişlerimi fırçalayabilir, ayakkabılarımı doğru giyebilirim.
Unutmamalıyız ki, her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. Her çocuk bir bireydir ve önemlidir. Çocuk yetiştirmenin laboratuvarı olamaz.

8 Eylül 2013 Pazar

OKULA HAZIR MI ?


ÇOCUĞUM OKULA HAZIR MI? 

Okul, çocuğun yaşamında ailesinden sonra katıldığı ilk toplumsal kurumdur. Okul döneminde başarılması gereken derslerin yanında, sosyal ve duygusal olgunluğunda olması beklenmektedir. Okula başlamak yalnızca okuma yazma öğrenmek değildir. Okula başlayabilmesi için çocuğun anneden kolayca ayrılabilmesi, belirli bir süre oturabilmesi, dikkatini toplayabilmesi, öğretmeni ve arkadaşları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, verilen görevi sonuna kadar yerine getirebilmesi, el-göz koordinasyonu, görsel ve işitsel ayrımlaştırma gibi çok yönlü özelliklere sahip olması gerekir. Bu özelliklerden birinin ya da bir kaçının yeterli olmayışı, çocuğun yeni bir okul ortamına uyumu güçleştirir. Bu da kendisinden beklenen görevleri yerine getirmekte başarısız olmasına neden olur. Başlangıçtaki bu kırıklık duygusu onun okula ve okumaya karşı olan tutumunu büyük ölçüde etkiler. Bu durumda geri dönüş mümkün olmayacağı gibi, ilerleyen eğitim dönemlerini etkileyecek olumsuz izleri silmek de kolay olmayacaktır.

Çocuğun akademik bilgiler öğrendiği okul yaşantısının başlangıcı olan 1.sınıf onun hayatında çok önemli bir deneyimdir. Çocuğun ilk deneyimlerini yaşadığı 1.sınıf bütün okul hayatı boyunca “okul ve eğitim” kavramlarını nasıl algılayacağını belirlemektedir. Okul olgunluğu, çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi açısından belirli bir düzeye gelmesi ve okulda kendisinden beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olmasıdır. Okul olgunluğuna erişmiş bir çocuk kendisinden beklenenleri rahatlıkla yerine getirebildiği için okula karşı olumlu duygular ve tutumlar geliştirecektir. Okul olgunluğuna erişmemiş bir çocuk ise 1.sınıfa başladığında beklentileri yerine getirememe, okula karşı ve kendine yönelik olumsuz duygular geliştirme, zorlanma ve öğrenme motivasyonunun kırılmasıyla karşı karşıya kalabilir.


Çocuğun okula başlama yaşının gelmiş olması, sayı sayması ya da harfleri yazabilmesi okul olgunluğu için kesin ölçütler değildir. Çocuğun birçok alanda bilgi ve becerilere sahip olması beklenir. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yetişen çocuklar anne ve babalarının desteği ve okulöncesi kurumların katkılarıyla pek çok yeteneği kazanabilir ve yeterli olgunluğa ulaşabilirler.


ZİHİNSEL GELİŞİM


Görsel ve işitsel algılama yeteneği, algıladıklarını hafızada tutabilme, mantıklı düşünebilme, neden-sonuç ilişkisini kurabilme ve yeterli kavram bilgisine sahip olmasıdır. Düşünce ve konuşma birbiriyle bağlantılı olduğu için yönergeleri anlayabilmeli ve düşüncelerini ifade edebilmelidir. Okuma, yazma ve matematiği öğrenmesi istenen çocuğun, duyu organlarının yeterli şekilde gelişmiş olması, detayları kavrayabilmesi, hem görsel hem de işitsel ayırt edebilme yeteneğinin gelişmiş olması beklenir.


DİL GELİŞİMİ


Okuma yazmaya hazırlık için en önemli beceridir. Çocuklar okuma yazmaya başlamadan önce konuşma ve dinlemeyi öğrenmektedirler. Olayları kronolojik sırayla anlatabiliyor olması, yeterli kelime hazinesine sahip olması, zıt kavramları biliyor olması, bir konuşmayı aktarabiliyor olması gerekmektedir. Çocuğun ona anlatılanları dinleyebilmesi, yönergeleri anlaması ve akıcı bir konuşmaya sahip olması dil gelişimi açısından gereklidir.

SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM


Çocuk çevresinden aldığı etkilere göre olumlu veya olumsuz davranış modelleri ve buna uygun kişilik yapısı geliştirir. Çocuğun olumlu ya da olumsuz duygusal durum ve kişilik faktörleri okumayı geliştirme veya engellemede önemli bir etkendir. Çocuğun özgüveni gelişmiş, denemeye istekli, kendinden emin ve ilgili ise kendisine sunulanları kolay öğrenecektir. 6 yaşında okula başlayacak çocuğun öncelikle yeterli özgüvene sahip olması gereklidir. Bunun için anne baba ile güvenli ilişki kurmuş olması ve güvenli bir ayrılığı başarabiliyor olması gerekmektedir. Sorumluluk alabilmeli, yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmeli ve bu ilişkiyi sağlıklı bir şekilde sürdürebilmelidir. Çocukların kendi başlarına hareket edebilme, kendilerini ifade edebilme ve sosyal problemleri çözebilme becerilerine sahip olmaları da sosyal ve duygusal gelişimleri için beklenen becerilerdir.


MOTOR GELİŞİM


Bedenini rahat kullanabiliyor ve bedensel koordinasyonunu sağlayabiliyor olması beklenmektedir. Vücut hareketlerine hakim olması ve gösterilen hareketleri yapabilme becerisi, kalemi tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olması önemlidir.

DİKKAT VE EL-GÖZ KOORDİNASYONU


Görsel veya işitsel kanallarla gelen mesajları anlayabilmek için dikkatini yoğunlaştırabilmelidir. Dikkat, bir şeyi anlamak veya bir şeyi başarmak için organizmanın uyanık ve hazır duruma geçmesidir. Grupla yapılan etkinliklerde sakin bir şekilde oturma, dinleme ve yönergeleri uygulayabilme bu yeteneğin geliştiğine ait başlıca belirtilerdir.
Resimli kitapları ilgiyle inceleyebilme, makası rahatlıkla kullanabilme, ona verilen bir resmi çizgileri taşırmadan boyayabilme ve sınırlı alanlarda çizebilme, 20-25 dakika tek başına bir etkinlikte veya oyunda yoğunlaşabilme beklenmektedir.

ÇOCUKLARIMIZIN OKULA HAZIR OLUŞLUKLARINI GELİŞTİRMEK İÇİN;


• Okul olgunluğu sadece akademik bir takım çalışmalarla gelişmez, çocuğun evde çeşitli sorumlulukları alması da okul olgunluğunun gelişimini destekleyecektir.
• Çocuğunuza okuduğunuz hikâye kitapları ile ilgili konuşabilirsiniz. Okuduğunuz hikâyeyi anlatmasını isteyebilirsiniz. Hikâye ile ilgili sorular sorabilirsiniz.
• Hikâye oluşturma ve hikâye tamamlama oyunları oynayabilirsiniz.
• İfade edici dili geliştirmek için, çocuğun iletişime geçebileceği, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebileceği uygun ortamlar hazırlayabilirsiniz.

• Çeşitli konularda sohbetler edip, kelime hazinesinin ve dil becerisinin gelişmesini sağlayabilirsiniz. Küçük sohbetler yaparken, kısa cevap vereceği sorulardan çok daha uzun cümleler kuracağı açık uçlu sorular sorabilirsiniz.
• Çeşitli konular vererek resimler yapması, düşüncelerini resimlerle de ifade etmeleri için yönlendirebilirsiniz.

• Sınırlı boyamalar yapmasını sağlayabilirsiniz.
• Nesneler arasında benzerlik ve farklılıkları bulma oyunları oynayabilirsiniz.
Örneğin; Araba ve bisikletin, kiraz ve çileğin ortak özelliklerini ve farklı özelliklerini
Konuşabilirsiniz.
• Yaşıtlarıyla sosyal ilişkilere girebileceği ortamlar için fırsatlar yaratabilirsiniz.
• Çocuğunuzun okula başlamadan önce öz bakım becerilerini kazanmasını
sağlayabilirsiniz. ( Örneğin el-yüz yıkama- kurulama, giysilerini giyip-çıkartma,
düğmeleri ilikleyip çözebilme, tuvalet temizliğini kendisinin yapabilmesi vb.)
• Çocuğunuzdan, birlikte yaptığınız bir etkinlikten sonra yapılan işleri sırasıyla
anlatmasını isteyebilirsiniz. Örneğin birlikte bir salata yaptıysanız bunu sıralı bir
şekilde anlatmasını isteyebilirsiniz.
• Bu dönemde çocuğun temel fiziksel (motor) becerilerinin (tek ayak üzerinde
durma, tek ayak üzerinde zıplama, atlama, bisiklete binme, top tutma gibi) gelişmesini sağlayacak oyun fırsatlarıyla bu alandaki gelişimini destekleyebilirsiniz.

YEŞİLKÖŞK
ÇOCUKEVİ


Kaynakça;
Kılıç, Özdemir Gülden. Yüksek lisans tezi, Okul Olgunluğu İncelenmesi, Ankara Üniversitesi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü. 2004 Ankara.
Milli Eğitim Dergisi. Sayı 155-156. Okul Öncesi Eğitimin Okul Olgunluğu üzerinde İncelenmesi. 2002-yaz
Oktay, Ayla. İstanbul Üniversitesi yayınları. 1993 İstanbul.
PDR Derneği. Eyvah Çocuğum Zor Durumda Ne Yapabilirim? Nobel Yayın Dağıtım, 2001 Ankara.

7 Eylül 2013 Cumartesi

ANAOKULU SEÇÍMI



ANAOKULU SEÇÍMI
Anaokulu seciminde dikkat edilmesi gereken onemli noktalar sunlardir ;

* Herzaman yakin olan okul dogru secim degildir.
* Okulun fiziksel yapisi (bina, bahce, oyun alani, siniflar) cok onemlidir.
*Ebevynin beklentileri dogru tartilmalidir.
*Secim asamasinda cocukla gezilmemeli, karar asamasinda cocuk mutlaka programa dahil edilmelidir.
*Ogretmenlerin ve personelin egitimli, deneyimli ve birikimli olmasina dikkat edilmelidir.
*Okul temizlik ve hijyen konusunda titiz calismalidir.
*Egitim kaliteli ve programli olmalidir.
*Kurumda psikolog yada pedagok olmasina dikkat edilmelidir.

VE EN ONEMLISI SON KARAR VERILDIKTEN SONRA OKULA GUVENILMELIDIR .