11 Nisan 2014 Cuma

ÖRNEK OLMAK




ÖRNEK OLMAK . .

•Çocuklara hayata nasıl bakacağını bizler öğretiriz. Bazı ebeveynler hayata siyah-beyaz bakmayı öğretir çocuklarına. Ya doğrular vardır hayatta ya da yanlışlar. Yanlış yaparsanız bu kötüdür her zaman, doğru yaparsan da ödülü hak edersiniz. Bazı ebeveynler ise siyahın beyazın yanında grinin tonlarını da görmeyi öğretir çocuklarına. Siyah ders çıkarabildiğin sürece çok da kötü değildir aslında. Hatalar büyütür çocukları da, büyükleri de diyebilir. Hayatın farklı tonlarını çocuklarımıza gösterebilmeliyiz. “Ya kaybet ya da Kazan” (Sen kazan-ben kaybedeyim ya da sen kaybet- ben kazanayım) anlayışı yerine “Kaybeden yok” anlayışı ile hayata daima olumlu bakabilmeli çocuklarımız. Bu anlayış, kendi sorunlarına kendi çözümlerini bulmalarının sorumluluğunu kabul etmeleri için çocukları yüreklendirmektedir.
•Olumlu Çocuk Yetiştirme Modeli olarak adlandırılan geçtiğimiz yıllarda da çok söz edilen modelin mantığı günümüz NLP nin ilk basamaklarından biridir. Çocukların özsaygılarını kırmadan daha etkili iletişim kurmaları için, çocuklarımıza neleri yapmamaları yerine neleri yapmaları gerektiğini söylemeliyiz. Olumsuz davranışın vurgulanması çocuğun bilinçaltına aslında “yapma” dediğimiz davranışı “yapmasını” söyler. Bunun yerine çocuklarımıza neleri yapmaları gerektiğini söyleyerek olumlu davranışı vurgulayabiliriz. Bunun çoğu zaman zor olduğunu biliyorum fakat hayatın rutinleri arasına girdiğinde anlamadan bazı sorunların çözümlendiğini göreceksiniz. “Koşma!” demek yerine yürümesini söylemek sanırım çocukların fazla direnç göstermeden alışabilecekleri durumlar yaratır.
•Sorun çözme becerisinin kazanılmasında özellikle 4 yaş kadar erken bir dönemde çocukların uygun bir eğitimle problem çözücü düşünme biçimini kazanabileceği belirtilmektedir.
•Aşırı koruyucu ebeveynler çocuklarının sorun çözme becerisini olumsuz etkilemektedir. Çocuğa çözecek sorun bırakılmaması ilerleyen yaşlarda küçük bir sorun karşısında çocuğun çaresizliğe düşmesine sebep olmaktadır. Ailede çözülmesi gereken sorunlar hakkında doğru çözüm için cesaretlendirici konuşmalar yapılması gerekmektedir. Fakat sorun kimin ise çözüm de ona bırakılmalıdır.
•Ailede yaşanan karşılıklı problemlerin çözümü çocukları etkilemektedir. Geçimsizlik olan bir ailenin çocuklarının psikososyal temelli problem çözme becerisi puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.
•Anne-baba olarak bizler dinleme becerilerimizi de geliştirmeliyiz. Dinlenmesi gereken sözleri olan sadece bizler değiliz. Bunun için öncelikle iletişim engellerini tanımalı ve çocukla iletişim kurarken bunlardan kaçınmalıyız. Anne-baba çocuğu konuşmaya teşvik etmeli (örneğin, bu konuyu konuşmak ister misin?), ve daha sonra susarak onu dikkatle dinlediğini göstermeli ve en önemlisi de “etkin dinleme” ye geçmelidir. Etkin dinleme, çocuğa kabul edildiği mesajını vererek sorunlarını anlatıp bu sorunlara yine kendisinin çözüm bulması için onu cesaretlendirir.

Etkin dinleme hayatımızın her evresinde bilinçli ya da bilinçsiz kullandığımız iletişim becerilerinden biridir. Etkin dinleme yaparken çocuklarımızın bize sorunlarını anlatmaları için kapıları kırarcasına çalmalarını beklemeden, kapı aralayıcılar kullanarak (Bu konuyu konuşmak ister misin?, seni anlıyorum çünkü ben de buna benzer bir olay yaşamıştım….) onları durumu anlatmaya teşvik etmeliyiz ve daha sonra susarak onları dikkatle dinlediğinizi göstermeli, en önemlisi de çocuğun bize verdiği mesajları iyi anlayıp ona yansıtmalıyız. (………….. şeklinde düşünüyorsun, doğru mu? Peki ne hissediyorsun?). Bu noktada biz büyüklerin unutmaması gereken, bu yaşlarda hissedilen duyguların değişken olduğudur. Kızgınlığın, öfkenin geçeceğini bilmeli ve verilen tepkilerdeki şifreleri doğru çözümleyebilmeliyiz. Çocuğun söylediği “Senden nefret ediyorum!” gibi bir cümle çoğu zaman “ödevimi yapmak istemiyorum” demek olduğunu anlayabilmeliyiz.

Etkin dinlemede, çocuğa kabul edildiği mesajını vererek sorunlarını anlatıp bu sorunlara yine kendisinin çözüm bulması için onu cesaretlendirmeliyiz.

Anne babayı rahatsız eden bir durumla ilgili, çocukla konuşurken “sen iletileri” yerine “ben iletileri” kullanılmalıdır. Çünkü “sen iletileri” kişiyi savunmacı bir tutuma yöneltir ve bilinç altına “yap” denileni “yapma” olarak yollayabilir. “Çok çikolata yiyorsun” denildiğinde, çocuk sorunu çözmek için değil, kendini savunmak için harekete geçer. “ben iletileri” kullanıldığında ise kişinin savunmaya geçmesi gerekmez. “ben iletileri” ile çocuğa hangi davranışın kabul edilemez bir davranış olduğu, bu davranışının bizde yol açtığı duygu ve bu davranışının bizim hayatımızın hangi yönünü aksattığı iletilir. Çikolatayı günde 2 den fazla yediğinde bu beni korkutuyor. Çünkü fazla çikolata zararlı. Dişlerin çürüyebilir, karnın ağırabilir, hasta olabilirsin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder